Tiyatrolar ve TV Dizileri
[b]Tiyatrolar ve TV Dizileri[/b]
[i]R. ONUR DURU[/i]
Son yıllarda tiyatrocuların tv dizisi çekmesi bir moda haline geldi. Şahsi fikrim olumsuz yönde değil. Hatta tv dizisi çekerken oyuncuların tiyatro sanatçıları arasından seçilmesi, bence kaliteyi de yükseltiyor. Zaten kalıcı ve sürekli konuşulan diziler de böyleleri oluyor. Mesela ''Bizimkiler'' dizisi, ortalama on beş yıllık bir geçmişe sahip ve oyuncu kadrosu tamamen tiyatro sanatçılarından oluşuyor. Bir örnek de geçtiğimiz yıllarda beğenilerek izlenen ''Ferhunde Hanımlar'' adlı dizi. Bu dizi tamamen tiyatro sanatçılarının oyunculuğu ile çizgisini korumuştu.
Dizilerimizin tiyatro sanatçılarıyla seyirciye kaliteli oyunculuk sunmaları çok güzel bir şey tabii; ama dikkatimizi çekmesi gereken iki önemli husus var burda:
Birincisi; yıllarca tv dizisi çekimleriyle neredeyse tüm zamanlarını harcayan sanatçıların maalesef büyük çoğunluğu, gerçek mesleklerini ve görevlerini unutup yalnızca dizi çeker oldular. Sahneler elbette ki boş kalmaz; ama tiyatrocuların sahneyi sürekli, 55 ekrana sığdırmaları ve reyting peşinde koşarak asıl öğretici ve ciddi misyonlarını umursamazca, yapımcıların kararları üzerine o günün popülist kimliği ne gerektiriyorsa onu oynamaları son derece üzücü bir durumdur. Dileğim oyuncularımızın sahnelere dönmesidir. Dizilere de devam etsinler; fakat aslolanın, işin astarı değil yüzü olduğunu unutmamalılar.
Dizilerin tiyatro sanatçılarının üzerindeki bir diğer kötü etkisi ise yukarıda da belirttiğim gibi popülist kimliğin getirisi olarak ''Tiyatronun Öğretisi''ni çoğu zaman kaybetmeleri. Örneğin bugünlerde reyting rekorları kıran ve oyuncularının bir kısmını tiyatrocuların oluşturduğu ''Çocuklar Duymasın'' adlı dizide canlandırılan karakterler seyirciye neyi anlatıyor? Yani ne demek ''Taş Fırın Erkeği''? Zaten ataerkil yapıya sahip olan toplumumuz, ''Maço Erkek'' imajını bu kadar başarılı ve egemen ruhlu olarak izleyince de, ortaya çıkan tablo içler acısı!... Tabii ki bizim insanımız kadınları 64 yerinden bıçaklamaya devam edecek! Çünkü dizide önemli iki erkek karakter tanıtılıyor. Biri güçlü, sözü geçen maço erkek; diğeri pasif, çocuğu olmadığı için ezilen, kılıbık, - ne demekse?- light erkek. Tabii ki hiç kimse ikinci karakter, yani ''Türk Erkeği'' anlayışına hiç uymayan zayıflıkta olmak istemez. Birinci karakter ise içimizde yozlaşmış kültürümüzün modernize edilmiş hali. İkisinden biri seçilecekse buyurun nerden isterseniz ordan yakın. Tüm bunlar bir yana bu dizinin çocuklar üzerinde yaptığı etki korkunç bir kirlilikte. Bir süredir Çocuk Tiyatrosu üzerine çalışmalar ve çocuk animasyonları yapıyorum. Başımdan geçen bazı olaylardan bahsedeyim.
Bir gün 8-10 yaşlarında çocuklara animasyon yapıyordum. Oynattığım oyunlardan birini bir kız çocuğu kazanınca erkek çocuklar şu şekilde tepki gösterdi:
- Kızlar niye kazanıyor; sen light erkek misin?
- Taş fırın erkeği kızlarla oynamaz. Kızları oynatmayalım.
Hatta hırsını alamayan bir çocuk annesinin yanına gitti ve oyunda onu oynatmadığımızı iddia ederek yalan söyledi.
Bir başka gün de bir çocuk, oyun esnasında kendine güvenmenin ne demek olduğunu bilmeyen karaktere ''Taş fırın erkeği ol!'' diyerek yardım etmeye çalıştı.
Yeni nesil nasıl bir psikoloji içinde büyüyor? Daha aşılması gereken çok yolumuz var. Geleceğe yatırım yaparken sanatı hiç de küçümsemeyelim. Dikkat ederseniz mafya babalarının ve içinde silahların kullanıldığı dizileri hiç söz konusu bile etmedim. Benim sözüm çok değerli tiyatro sanatçılarımıza. Lütfen yaptıkları işin önemini bir kez daha düşünsünler.
Yavuz Top bir konuşmasında [i]''Toplum toprağa benzer, ne ekerseniz onu biçersiniz. Bu topraklara yıllardır doğru düzgün bir şey ekilmediği için yabani otlar büyümüş. Şimdi elimize batanlar onların dikenleri'' [/i]demişti. Artık bu yozlaşmadan kurtulup, Nazım Hikmet' in söylediği gibi ciddi yaşamaya başlayalım.
Sanatımıza, kültürümüze ve geleceğimize yatırım yapmalıyız. Üretimi durmuş ve sürekli tükenen bir toplum yerine, üreten ve yeşeren bir toplum olabilmek için kendimizi bir kez daha temize çekmeliyiz. Şimdi yapılması gereken; insanımızı, şarkıcı ve türkücülerin oyunculuk parçalamalarından kurtarıp, onlara sanatın öğretisini anlatmaktır. Doğal olarak bu iş rantçıların veya siyasetçilerin değil; sanatçılarımızın görevidir.
[i]R. ONUR DURU[/i]
Son yıllarda tiyatrocuların tv dizisi çekmesi bir moda haline geldi. Şahsi fikrim olumsuz yönde değil. Hatta tv dizisi çekerken oyuncuların tiyatro sanatçıları arasından seçilmesi, bence kaliteyi de yükseltiyor. Zaten kalıcı ve sürekli konuşulan diziler de böyleleri oluyor. Mesela ''Bizimkiler'' dizisi, ortalama on beş yıllık bir geçmişe sahip ve oyuncu kadrosu tamamen tiyatro sanatçılarından oluşuyor. Bir örnek de geçtiğimiz yıllarda beğenilerek izlenen ''Ferhunde Hanımlar'' adlı dizi. Bu dizi tamamen tiyatro sanatçılarının oyunculuğu ile çizgisini korumuştu.
Dizilerimizin tiyatro sanatçılarıyla seyirciye kaliteli oyunculuk sunmaları çok güzel bir şey tabii; ama dikkatimizi çekmesi gereken iki önemli husus var burda:
Birincisi; yıllarca tv dizisi çekimleriyle neredeyse tüm zamanlarını harcayan sanatçıların maalesef büyük çoğunluğu, gerçek mesleklerini ve görevlerini unutup yalnızca dizi çeker oldular. Sahneler elbette ki boş kalmaz; ama tiyatrocuların sahneyi sürekli, 55 ekrana sığdırmaları ve reyting peşinde koşarak asıl öğretici ve ciddi misyonlarını umursamazca, yapımcıların kararları üzerine o günün popülist kimliği ne gerektiriyorsa onu oynamaları son derece üzücü bir durumdur. Dileğim oyuncularımızın sahnelere dönmesidir. Dizilere de devam etsinler; fakat aslolanın, işin astarı değil yüzü olduğunu unutmamalılar.
Dizilerin tiyatro sanatçılarının üzerindeki bir diğer kötü etkisi ise yukarıda da belirttiğim gibi popülist kimliğin getirisi olarak ''Tiyatronun Öğretisi''ni çoğu zaman kaybetmeleri. Örneğin bugünlerde reyting rekorları kıran ve oyuncularının bir kısmını tiyatrocuların oluşturduğu ''Çocuklar Duymasın'' adlı dizide canlandırılan karakterler seyirciye neyi anlatıyor? Yani ne demek ''Taş Fırın Erkeği''? Zaten ataerkil yapıya sahip olan toplumumuz, ''Maço Erkek'' imajını bu kadar başarılı ve egemen ruhlu olarak izleyince de, ortaya çıkan tablo içler acısı!... Tabii ki bizim insanımız kadınları 64 yerinden bıçaklamaya devam edecek! Çünkü dizide önemli iki erkek karakter tanıtılıyor. Biri güçlü, sözü geçen maço erkek; diğeri pasif, çocuğu olmadığı için ezilen, kılıbık, - ne demekse?- light erkek. Tabii ki hiç kimse ikinci karakter, yani ''Türk Erkeği'' anlayışına hiç uymayan zayıflıkta olmak istemez. Birinci karakter ise içimizde yozlaşmış kültürümüzün modernize edilmiş hali. İkisinden biri seçilecekse buyurun nerden isterseniz ordan yakın. Tüm bunlar bir yana bu dizinin çocuklar üzerinde yaptığı etki korkunç bir kirlilikte. Bir süredir Çocuk Tiyatrosu üzerine çalışmalar ve çocuk animasyonları yapıyorum. Başımdan geçen bazı olaylardan bahsedeyim.
Bir gün 8-10 yaşlarında çocuklara animasyon yapıyordum. Oynattığım oyunlardan birini bir kız çocuğu kazanınca erkek çocuklar şu şekilde tepki gösterdi:
- Kızlar niye kazanıyor; sen light erkek misin?
- Taş fırın erkeği kızlarla oynamaz. Kızları oynatmayalım.
Hatta hırsını alamayan bir çocuk annesinin yanına gitti ve oyunda onu oynatmadığımızı iddia ederek yalan söyledi.
Bir başka gün de bir çocuk, oyun esnasında kendine güvenmenin ne demek olduğunu bilmeyen karaktere ''Taş fırın erkeği ol!'' diyerek yardım etmeye çalıştı.
Yeni nesil nasıl bir psikoloji içinde büyüyor? Daha aşılması gereken çok yolumuz var. Geleceğe yatırım yaparken sanatı hiç de küçümsemeyelim. Dikkat ederseniz mafya babalarının ve içinde silahların kullanıldığı dizileri hiç söz konusu bile etmedim. Benim sözüm çok değerli tiyatro sanatçılarımıza. Lütfen yaptıkları işin önemini bir kez daha düşünsünler.
Yavuz Top bir konuşmasında [i]''Toplum toprağa benzer, ne ekerseniz onu biçersiniz. Bu topraklara yıllardır doğru düzgün bir şey ekilmediği için yabani otlar büyümüş. Şimdi elimize batanlar onların dikenleri'' [/i]demişti. Artık bu yozlaşmadan kurtulup, Nazım Hikmet' in söylediği gibi ciddi yaşamaya başlayalım.
Sanatımıza, kültürümüze ve geleceğimize yatırım yapmalıyız. Üretimi durmuş ve sürekli tükenen bir toplum yerine, üreten ve yeşeren bir toplum olabilmek için kendimizi bir kez daha temize çekmeliyiz. Şimdi yapılması gereken; insanımızı, şarkıcı ve türkücülerin oyunculuk parçalamalarından kurtarıp, onlara sanatın öğretisini anlatmaktır. Doğal olarak bu iş rantçıların veya siyasetçilerin değil; sanatçılarımızın görevidir.
Konular
- Danone Hakkinda Önemli Uyari !!!
- Bahar Ayında Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Yemekten sonra meyve tüketmek, tatlinin ardindan su içmek...
- SoGuk havalarda nasil beslenmeliyiz?
- Kemik erimesinin sebebi ....
- Kalp saGliGinizi korumak için pismis asa tuz katmayin
- Bel sağlığınız için uzmanlardan 40 tavsiye
- İNAN, İSTE, YÜRÜ
- Başarının vazgeçilmez şartı: ISRAR
- SONSUZLUĞUN ANAHTARI:KANAAT
- Bir öğren, bin düşün
- Ayna'dan HiNDiSTAN Notlari
- icinden kanallar geçen bir sehir:Amsterdam
- Avusturya'da bir Sehir :GRAZ
- BESİNLER NELERİ İÇERİYOR? NEYE YARIYOR?
- Hazır Gıdalardaki Tehlike!
- Tarihe Taniklik Eden Tuna Nehri
- TRT 1 - Zamanın Tanığı
- Nar-ı Beyza
- Haberci
- Webmin kullanimi ve sorunlar
- linux ve mysql
- Mısır: Gerçek Indiana Joneslar
- PageRank'ın Matematiği
- mySQL ile Veritabanı Oluşturma
- XML Dünyasi
- Tanimli htaccess in marifetleri / sitenizi
- Panoramik İstanbul Fotoğrafları
- Ah istanbul..
- Dogrulugun Sonu